Taşınmaz Mülkiyetinin Korunmasına Yönelik Dava Yolları

Taşınmaz Mülkiyetinin Korunmasına Yönelik Dava Yolları

Ülkemizdeki hukuk sistemine göz attığımızda, dört farklı yargı kolunun bulunduğunu görmekteyiz. Bu yargı kolları şunlardır: adli yargı, idari yargı, uyuşmazlık yargısı ve anayasa yargısı.

Mülkiyet hakkı ihlali durumunda, başvurulacak yargı kolu ilk etapta adli yargı, idari yargı veya olaya göre her iki yargı koluna birden olabilir. Örneğin, tapu iptali ve tescil davası için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6100 sayılı 2. maddesinin 1. fıkrasına göre, malvarlığı haklarına ilişkin davalar ve şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, değer veya miktar dikkate alınmaksızın asliye hukuk mahkemesidir, herhangi bir düzenleme olmadıkça.

İdari yargı koluna bir örnek olarak, kamulaştırma işleminin iptaline dair 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10/3-d maddesi uyarınca, aynı kanunun 14. maddesi çerçevesinde belirlenen süre içinde, ilan veya tebligat tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açılabileceği belirtilmiştir.

Hukuki uyuşmazlık sonuç vermediği takdirde, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapma hakkı bulunmaktadır. Bu hakkın tanınması 23 Eylül 2012 tarihine dayanmaktadır ve bu tarihten önce ulusal yargıda sonuçlanan davaların ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulabiliyordu.

Ancak, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınmasının ardından, ulusal düzeydeki son aşama Anayasa Mahkemesi olmuştur.

Anayasa Mahkemesi’nde olumsuz bir sonuç alınması durumunda, başvuran kişi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurabilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 35. maddesi gereğince, AİHM’ye başvurulmadan önce iç hukuk yollarının tükenmiş olması gerekmektedir.

Aksi takdirde başvuru kabul edilemezlikle sonuçlanacaktır. İç hukuk yollarının tükenmiş olması şartı, AİHM’ye başvurmadan önce ulusal hukuk sistemi içinde uyuşmazlığın çözümü için bir son şans olarak değerlendirilebilir.

Adli Yargı

Adli yargı, genellikle diğer yargı kollarına ait olmayan anlaşmazlıkların çözümüyle ilgilenen bir yargı koludur. Adli yargı, genellikle ceza yargısı ve medeni yargı olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Ceza yargısı, devletin cezalandırma yetkisini kullanarak suç olarak tanımlanan eylemlerle ilgili olarak yargılama yapar. Diğer yandan, medeni yargı özel hukuk alanındaki davaları ele alır.

Adli yargıdaki davalar, Yargıtay’ın ilk derece mahkemesi olarak görev yapmadığı durumlar haricinde genellikle ilk derece mahkemesinde görülür. Tarafların istedikleri sonuca ulaşamaması durumunda ve karara itiraz etme hakkının bulunması durumunda, itiraz mahkemeye başvurulur ve dava bölge adliye mahkemesinde görülür.

İtiraz incelemesinin ardından tarafların hala istedikleri sonuca ulaşamamaları ve karara karşı temyiz hakkının olması durumunda, temyiz mahkemeye başvurulur ve dava Yargıtay’da görülür.

Adli yargı kolunda sırasıyla izlenen yol

Yargıtay incelemesi sonucunda hak ihlali telafi edilememişse, bireysel başvuru yolu Anayasa Mahkemesi’nde açılabilir. Eğer Anayasa Mahkemesi’nden beklenen sonuç elde edilemezse, iç hukuk yolları tükenmiş olacak ve bu durumda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapma hakkı ortaya çıkacaktır.

İlk Derece Mahkemeleri

(Hukuk/Ceza)

Yargıtay

Bölge Adliye Mahkemeleri

İstinaf

Temyiz

İdari Yargı

İdari yargı, kamu hukukuna ilişkin faaliyetlerden kaynaklanan uyuşmazlıkları çözen bir yargı koludur. Örneğin, tam yargı davaları, idari işlemlerin iptaline ilişkin davalar, kamu hizmetinin yürütülmesi nedeniyle yapılan idari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar (tahkim yolu öngörülmüş imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeler hariç), vergi kaynaklı uyuşmazlıklar ve kanunda belirtilen diğer davalar ve işler bu yargı kolunda görülür.

Taşınmaz mülkiyet ihlali nedeniyle bazen tek bir yargı kolu, bazen de her iki yargı koluna başvurulabilir. Örneğin, Bil Belgin İnşaat ŞTİ – Türkiye davasında, Yavuz Sarıkaya – Türkiye davasında, Gereksar ve diğerleri – Türkiye davasında ve Keriman Tekin ve diğerleri – Türkiye davasında adli yargı ve idari yargı kollarına ayrı ayrı başvurulmuştur.

Bu yargı kolunda açılacak dava, Danıştay Kanunu’nun 24. maddesinde belirtilen durumlar dışında ise ilk derece mahkemesinde görülür. Tarafların istedikleri sonuca ulaşamamaları ve karara karşı istinaf yolunun mümkün olması durumunda, istinaf yoluna başvurulur ve dava bölge idare mahkemesinde görülür. İstinaf incelemesi sonucunda tarafların yine istedikleri sonuca ulaşamamaları ve karara karşı temyiz yolunun mümkün olması halinde temyiz yoluna başvurulur ve dava Danıştay’da görülür.

İdari yargı kolunda sırasıyla izlenen yol

İdare / Vergi Mahkemeleri

(İlk Derece)

Danıştay

Bölge İdare Mahkemeleri

İstinaf

Temyiz

Eğer Danıştay incelemesi sonucunda hak ihlali telafi edilmemişse, bireysel başvuru yolu Anayasa Mahkemesi’nde açılabilir. Ancak Anayasa Mahkemesi’nden de olumlu bir sonuç alınamazsa, iç hukuk yolları tamamlanmış olacak ve bu durumda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulabilecektir.

Anayasa Yargısı

Anayasa yargısı, Anayasa’nın 146 ile 153. maddeleri arasında ele alınmış ve bu yargı kolunda tek bir mahkeme, Anayasa Mahkemesi, bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun tarafından düzenlenmiştir. Mahkemenin görevleri, Anayasa’nın 148. maddesinde belirtilmiştir.

Bu maddeye göre, Anayasa Mahkemesi kanunları, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini ve TBMM İçtüzüğü ‘nü Anayasaya uygunluk açısından denetleyebilir, bireysel başvuruları karara bağlayabilir, çeşitli devlet görevlilerini görevleriyle ilgili suçlardan ötürü Yüce Divan’da yargılayabilir ve Anayasa tarafından verilen diğer görevleri yerine getirebilir.

 

2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile birlikte Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanınmıştır. 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren anayasal yargı denetimi başlamıştır.

Bu tarihten sonra herkes, Anayasa tarafından korunan temel hak ve özgürlüklerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmektedir.

Ancak başvuru yapabilmek için Anayasa’nın 148. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesine göre, olağan kanun yollarının tükenmiş olması gerekmektedir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top